2 Nisan 2021 Cuma

KANDİL

 Arkadaşlar Kandil’i sizin için araştırdım. Bana yazmak zor gelmedi, sizede okumak zor gelmezse üç dakikada okuyabilirsiniz.

Kandil kelimesi gerçek anlamıyla eski zamanlarda geceleri aydınlatan, bir kapta yağ ve kalın ip konularak, yağın yanması ile yapılan basit bir aydınlanma gerecidir.
Sonraları modifiye olarak çaydanlığa benzer pirinç ve bronz tipleri çıkmıştır.
En basit örnek olarak Alaaddinin Sihirli Lambasını aklınıza getirebilirsiniz.
Kandil kelimesi Arapçadan “kandil (قنديل)” olarak Türkçeye geçmiştir. Aslında kelimenin kökü Latince “candēla” olup, İngilizce candle ve Fransızca chandelle kelimeleri kökleri de buradan gelmektedir.
Peki nasıl oldu da Kandil Geceleri denilen mübarek geceler kutlanmaya başlandı.
Öncelikle şunu NET olarak belirteyim. Kuran-ı Kerimde Yüce Allah’ın bize bildirdiği tek kutlu gece KADİR GECESİDİR. Ve Kadir Suresi 3. Ayette 1.000 aydan daha hayırlı olduğu ifade edilmektedir.
Osmanlı Kanuni döneminde en geniş sınırlarına ve toprak büyüklüğüne ulaştı. O dönemde sınırlar genişledikçe dinde yozlaşma had safhaya ulaştı. Ve çözüm olarakta böyle özel uygulamalara gidildi. Minarelerde bazı özel gecelerde kandiller yakılıp cemaat toplanmaya çalışıldı. 1780 li yıllardan itibarende gelenek haline geldi.
Peki ağırlıklı olarak sadece ülkemizde kutladığımız bu özel gecelerimiz neler?
1- Mevlit Gecesi: Yaşam tarzıyla, liderliği ile, sözleriyle, kişiliğiyle örnek alınması gereken Hz. Muhammed’in (S.A.V) dünyaya geldiği gecedir. Hicri Takvime göre Rebiülevvel ayının on ikinci gecesidir.
2- Regaip Gecesi: Hz. Muhammed’in (S.A.V) annesi Amine’nin hamile kaldığı gecedir. Mübarek 3 aylardan Recep ayının ilk cuma gecesidir.
3- Miraç Gecesi: İslam dininde Astral Seyahatin olduğu Miraç adıyla Hz. Muhammed’in (S.A.V), Allah’ın katına çıktığı gece olarak anılmış ve Namaz bu geceden sonra farza girmiştir. Mübarek 3 aylardan Recep ayının 27. gecesidir.
4- Beraat Gecesi: Geçmişte ve gelecekte olan her şeyin yazılı olduğu Neml Suresi, 75. ayette de belirtilen bir kitaptan bahsedilmektedir. Buna kader kitabı yada arapça da korunmuş levha adıyla Levh-i Mahfûz denmektedir. Levh-i Mahfûz’ın içinden Kur’an bu gecede, Kadir gecesi gibi tek tek değil tüm olarak indirildiğinden bahsedilmektedir. Ama kesin bir kaynak yoktur. Şaban ayının 15. gecesidir.
5- Kadir Gecesi: Kur’an’da ayetle sabit Mübarek Gecedir. Ramazan ayının 27. gecesi olan bu gece çok önemlidir. Diğer gecelere göre elinizden geldiğinden fazlası yapılmalı. Ayette eğer Bin aydan daha hayırlısıdır deniliyorsa ortalama 83 yıla denk gelmektedir. 23 senede tamamlanacak Mükemmel bir dizileme ve matematik harikası Kur’an bu gecede Cebrail vasıtası ile Hz. Muhammed’e (S.A.V) indirilmeye başlamıştır.
Bütün bu bilgiler ışığında, Peygamber Efendimize bolca salavat getirerek değerlendireceğimiz Regaip Gecemiz kutlu olsun 🙏

1 Nisan 2021 Perşembe

DÜŞÜNDÜREN HALLERİMİZ

 Yazdıklarım ve düşündüklerim beni kızdırıyor, ki sizde bana ve yazdıklarıma kızıp ciddi tepkiler verebilirsiniz...

Ama yazmak zorundayım, neden? Farkındalık sağlamak ve hep beraber beyin cimnastiği yapmak için...
Mevzu şu:
Bilgi yarışmasında yarışmacıya sorulan soru
Çin Seddi nerede?
Cevap seçenekleri:
- Çin - Hindistan - Güney Kore - Japonya
Yarışmacı, cevabı bilemiyor ve seyirci joker hakkını kullanmak istiyor.
Bu acı ama daha acı olan tarafı orada bulunan seyircinin %51 i Çin, %25 i Hindistan, %11 i Güney Kore ve %13 ü Japonya cevaplarını veriyor...
Ya bu durum kabul edilebilir mi? Nasıl bir eğitim-öğretim sistemimiz var? Nasıl bir toplum olduk? Çok vahim değil mi bu durum?
Neyse, asıl geleceğim ve işaret edeceğim nokta şu.
Doğruluğunu bilmemekle beraber, gördüklerimden ve yaşadıklarımdan sonra şiddetli bir şekilde doğru olduğuna inanmaya başladığım bir araştırma sonucuna göre:
Türk Toplumunun;
- Ortalama zeka yaşı 11 miş
- Konsantrasyon Süresi 17 dk imiş
- Algı kapasitesi 4 kelimeden oluşan cümlelermiş
- 20 dk da bir zihni dağıtmazsan ikinci 17 dk lık konsantrasyon süresine sahip olamıyormuşsun
- Mecburi Eğitimde okunan kitaplar hariç aile başına okunan kitap sayısı yarım imiş...
Bunu neden yazdım. Gerçekten zor bir toplumda yaşıyoruz....
Araştırmayan, okumayan, sorgulamayan, koşulsuz biat eden...
Malesef böyle bir toplumda yürümemiz gereken mesafe çok fazla... tablo karamsar mı? evet karamsar... ama mücadele edeceğiz... Çünkü başka TÜRKİYE yok...

ANDIMIZ

 Muhacir : Kendi istekleri ile Tükiye’ye göçeden göçmenler.

Mubadil : Anlaşmalar gereğince Yunanistan’a gönderilen Türkiyeli Rumlara karşı, Türkiye’ye gönderilen Türkler.
Mülteci : Çeşitli nedenlerle Türkiye’ye sığınanlar.
Bunlar hayatımızın ve coğrafyamızın gerçekleri. Şimdi bunları hafızanızın bir kenarına yazın.
1934 Yılında Ermenistanın Erivan Kentinde Kürdoloji Kongresi toplanıyor. Alınan kararları yazıyorum;
1- Kürdü, Türk Kültürünün tesirinden kurtarmak.
2- Kürdün aslını eski olaylara dayanarak bulmak ve bir Kürt tarihi yazmak.
3- Kürtlere Yezidlerin ve Ermenilerin ırki ilişkilerini bulmak.
4- Bir Kürdistan Haritası yapmak.
5- Kürtçedeki lehçeleri birleştirip tek bir dil vücuda getirmek.
Bundan iki sene önce benzer çalışma İtalya’nın başkenti Romada yapılıyor. Kürtlük ve Yezidilik üzerine çalışmalar yapılması kararlaştırılıyor.
Aynı dönemde Suriyede bulunan Kürtler ve Ermenilere, Süryani, Asuri ve Yezidi azınlıkları da entegre ederek büyük bir Ermenistan - Kürdistan birliği kurulması çalışması yapılıyor.
Bunları da hafızanızın bir kenarına yazın.
Gelelim o zaman ki idarecilere...
1927 yılında Başbakan Şükrü Kaya’nın Mecliste yaptığı konuşmada sunduğu Dersim (o zaman henüz Tunceli ismi verilmemiş) raporunda bölgenin etnik yapısını şu şekilde özetliyor. Bölgenin yaşlıları Türkçe konuşmakta Kürtçe bilmemekte, bölgenin gençleri ise Kürtçe konuşmakta. Bölge aslen Türk ama asimile olup Kürtleşmiş. Birkaç sene öncesi de günümüzde çok tartışılan malum Seyid Rıza ile ilgili raporlar sunulmuş ve bölücü tehlike işaret edilmiş. Toplam 91 farklı aşiret var ve bölgede yaşayan halk güç olarak bu aşiret liderlerini ve eşkiyaları kabul etmekte, devletin ve hükümetin bölgede bir etkinliği bulunmamakta. Zaten ilgili süreçte onlarca Kürt İsyanı olmuş.
Aynı dönemde Mareşal Fevzi Çakmak ise çok daha sert önlemler ile sorunun çözülmesi yönünde fikir beyan etmiştir.
Konu çok yönlü ele alındığında ise Cengizhan İstilasından kaçan Celalettin Harzam Şah’ın yani Türk neslinden bölgeye göçenler olduğu görülmekte.
Yani devam edegelen tarihsel süreç incelendiğinde ise, sadece o bölge değil tüm Anadolu Coğrafyasında kendisini Türk iddia eden kişinin aslı Kürt, Kürt iddia eden kişinin aslıda Türk bile çıkabilir.
Şimdi mozaik bir yapı olan Anadolu Coğrafyasında yaşayan halkların hepsi de üst kimlik olarak 1923 yılında ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte TÜRK olarak adlandırılmaktadır.
1931 Yılında Atatürk’ün Türk tanımı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halka TÜRK MİLLETİ denir.
Şimdi tüm bu bilgiler ışığında ANDIMIZ kime battı? Kime rahatsızlık verdi? Kimleri huzursuz etti?
Türküm, Doğruyum, Çalışkanım.
İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Hangi cümlesi sorun?
Gelelim ATATÜRK kelimesine...
Atası TÜRK olan demektir... Bundan rahatsız olan varsa da onun sorunudur.
Bir Nüans Artemis Halı dahil 3 kişi ve yazı görseli olabilir
Tuğrul Sözat, çağatay Kömürcü ve 103 diğer kişi
21 Yorum
4 Paylaşım
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

Büyük Aşklar Kavgayla Başlar

 Malumunuz olduğu üzere, dostluklar arkadaşlıklar enterasan hikayelerle başlıyor.

Bundan yaklaşık 7 sene önce yine böyle şubat-mart aylarıydı Nezahat Hanım, bizden bir zebra perde beğendi. Neyse gittik ölçü aldık, fiyat çıkardık, anlaştık.
Dedi ki biz yazın geleceğiz geldiğimizde takarız perdeleri. Olur mu?
Olur tabi neden olmasın dedik...
Buraya kadar herşey tamam... Peki ya sonrası?
Siparişler dükkanda aylarca beklemesin diye, Nezahat hanımların gelmesine yakın sipariş verelim dedik. Ve haliyle uzunca bir süre beklettik.
Neyse, montaj günü yaklaştığında siparişi verdik.
Ahaaa o ne?
Ürün üretimden kaldırılmış.
Hadiiiiiiii...
Eeee, durumu uygun bir dille anlattık ve başka bir perde beğensin diye mecbur bekledik Nezahat Hanımı...
Ve o malum gün geldi. Nezahat Hanımla eşi Ergin Bey geldiler. Ama Nezahat Hanım, ne mümkün, illa ben o perdeyi beğendim diyor başka birşey demiyor.
Artık baktı kaçarı yok mutlaka bir perde beğenmesi lazım (neden? Çünkü Ergin Bey, parayı peşin ödemişti 😀) ve fazlacada uzatmadan beğendi... Bu arada perdede mekanizmalı Zebra Perde...
Temmuz ortasıydı, Ramazan ayıydı, işlerinde yoğun olduğu zamanlar. Bayramdan önce perdelerim yetişsin dedi. Bizde zaten bir mahcubiyet yaşamışız, olayı da kazasız belasız sonlandırmak derdindeyiz. Tabi kesinlikle dedik ve hemen üretici firmayla ilişkiye geçtik. Arefe gününden önce yetiştiririz dediler.
Neyse, arefe gününden bir gün önce perdeler geldi, hemen montaja gittik. Ambalajları açtık montaj yapıyoruz. Bingooooo... Aksilik olacak ya, bu kezde zebraların eteklerinde sutaşlarının rengi farklı, bazı eteklerde de model farklı...
Allahım başımdan aşağı kaynar sular boşaldı. Canım fena sıkıldı, moralim çok bozuldu. Nezahat Hanım da haklı olarak, ben bayramdan önce bu perdeleri tam olarak bitmiş istiyorum, size kaç defa söyledim diyor. Ve önümde yarım işgünüm var o da arefe günü.
Aradım üretici firmayı, dediler üretim hattımız çalışmıyor. Onlar tatile çıktılar. Ben anlamam, ne yapıp edip bana bu etekleri üretip göndermeniz lazım. Artık o kısmını bilmiyorum, neler yaşandı haberim yok, ama ürettiler ve otobüse verdiler. Arefe akşamı saat 20:00 civarı iftardan da yaklaşık 45 dk önce etekleri alıp montajı yaptım...
Tabi üzerimden büyük bir yük kalktı. Ama gelin siz bana yaşadıklarımı sorun...
Sonra ne oldu, benim tüm mücadeleme ve iyiniyetime şahit olan müşterilerim ile o kadar çok mesai harcayınca önce ahbap, akabinde de dost olduk...
O zamandan bu yana her yaz Akçaya geldiklerinde, sağolsunlar mutlaka ziyaretime gelirler ve bugünde yine geldiler, beni mutlu ettiler.
Bu arada ben ne kadar Fenerbahçe fanatiğiysem, Ergin Beyde bir o kadar Galatasaray fanatiğidir.
Onlara danışmadan bu hikayemizi anlattım, çünkü hoşgörülerine inanıyorum.
Hayat Dostlarla güzel...

17 Aralık 2020 Perşembe

YİTİRİLEN AHLAK

1- Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri, Kurtuluş Savaşımızın Önderi, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.

ATATÜRK’e pozitif dua eden veya lanet okuyan herkes için benim de duam “Yüce ALLAHIM, ATATÜRK için ettiğiniz duayı misliyle sizlere versin” şeklindedir.
2- Ayasofya bir ibadethanedir. Müslüman bir ülkede CAMİ olarak ibadete devam edilmesi bence doğrudur.
Nasıl ki, İspanyada ki en büyük islam eseri, yine Ayasofya gibi anıtsal bir simge olan Cordoba Cami, Cordoba Katedrali olarak hizmet görüyorsa Ayasofya da aynı mantıkla cami olarak hizmet verebilir.
Veya Avrupada ki bir çok Osmanlı eseri caminin şapel veya kilise olarak hizmet veriyor olması gibi...
3- Ülkemiz, toplum nazarında manevi değeri yüksek olan hususlarla ciddi bir kutuplaşmaya doğru gitmektedir.
Şu yaşananlar çok büyük bir hatadır, tamiri imkansız yaralar açmaktadır. Burada sorumluluk sahibi olanların mutlaka itidal ve sağduyuyu oturtmaları gerekmektedir.
4- Temizlik imandan gelir diye bir atasözümüz var. Günde beş kez abdest alan insanlarız. Cami açılışına gidiyoruz. Ama bütün çöpü olduğu gibi, ibadet için gidilen alanda bırakıp çıkıyoruz. Yazık... Çok yazık... Takdir Yüce ALLAHIN...
Yapılan ibadet, niyet ve akıbet!...
5- Adam ilkokul mezunu, hayatında hiç kitap okumamış, ne tarih bilgisi var, ne siyaset bilgisi, sosyal medyada ki trollerin yönlendirmeleriyle, din adına fikir sahibi olup, aslı astarı olmayan bilgilerle onu bunu karalayıp, sürekli kul hakkı yiyerek, Kuranı Kerimin Türkçesini bırakın farklı kaynaklardan okumayı, hiç okumamış, ALLAH biz insanlara ne demiş bu konu hakkında bilgi sahibi olmamış, namazlarda okunan sıralı son 10 surede ne dendiğini bilmemiş ve bunu merak edip öğrenmemiş ve bütün bu cahilliğine rağmen sürekli ahkam kesiyor.
İçtiği sigaranın izmaritini sokağa atıyor, tuvaletten çıkıyor sifonu çekmiyor, ellerini yıkamıyor, aracıyla giderken diğer sürücülerin hakkına tecavüz ediyor, yayaya yol vermiyor, olur olmadık yerde sürekli korna çalıyor, su içiyor boşalan şişeyi sokağa atıyor ama sorarsan dini bütün yaşıyor...
Velhasılı toplum olarak AHLAKIMIZI yitiriyoruz. Herkes silkelensin ve kendisine gelsin. Yakışmıyor bize arkadaşlar, yakışmıyor.
Sözlerimi Yunus Emre ile tamamlıyorum;
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil